27 Ekim 2010 Çarşamba

HATİM DUASI

Hacıların kutsal topraklarda olduğu şu günlerde, Arafat’ta da okunabileceğini düşündüğüm, arzu edenlerin faydalanabileceği, derlemiş olduğum uzunca bir hatim duası gönderiyorum. Allah'a emanet olun. Dostlara selamlar.‏(FİKRET UÇAR)


HATİM DUASI

Ey bilinmezleri bilen, görünmezleri gören yücelerin yücesi ulu Mevlâ’mız!


Hamdini sözümüze sertaç ettik, zikrini kalbimize mîraç ettik, kitabını kendimize minhâç ettik. Biz yoktuk sen var ettin, varlığından haberdar ettin, aşkınla gönlümüzü bîkarar ettin. İnayetine sığındık, kapına geldik, hidayetine sığındık, lütfuna geldik, kulluk edemedik affına geldik.


Ey kâinatı yoktan var eden ve emrimize yâr eden uluların ulusu Allah’ımız!


Gönüllerdeki esrarı biliyor, “Ve nahnü egrabü ileyhi min hablil verîd.” Biz size şah damarınızdan daha yakınız buyuruyorsun. Sen duyurmazsan biz duyamayız, Sen söyletmezsen biz söyleyemeyiz, Sen sevdirmezsen biz sevemeyiz. Seni sevenleri sevgin ile kuşatansın Sen. Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize hep erdirdiklerini. Sevdin Habibini kâinata sevdirdin, sevdin de hil’at-i risâleti giydirdin.


Makam-ı İbrahim’den makam-ı Mahmuda erdirdin. Serveri esfiya kıldın, Hatem-i enbiya kıldın, Muhammed Mustafa kıldın. Selâtu selam, tahiyyat-u ikram, her türlü ihtiram; Ona, âline, ashabına ve etbâına!


Elhamdü lillahi rabbil âlemin fermanındaki ezelden ebede kadar, bütün olmuş ve olacak hamd-ü senâlarla; on sekiz bin âlemin yegâne yaratıcısı Allah’ımız!


Rahman ve Rahim olan ismi şeriflerini anarak; din ve ceza gününün, yegâne sahibi olduğuna inandık ve kâdir-i mutlak olduğuna güvendik, yüzümüzü sana çevirdik, işimizi sana ısmarladık, sana teslim olduk, ümidimiz sen, korktuğumuz sensin.


“Ve izâ seeleke îbâdî annî feinnî garîb. Ücîbü değveteddâi izâ deân.” “Kullarım sana, beni sorduğu vakit de ki, ben herhalde yakınım. Bana dua edenin duasını işitir, ona karşılık veririm” buyuruyorsun. Bu ilâhi fermanına uyduk, huzuruna gelip, gazabından daha geniş olan rahmetinin altında toplandık, boynumuzu büktük. Ellerimizi semâ’ya değil, yalnız saray-ı lâ mekânına, dergâh-ı bârıgâh-ı ehadiyyetine açtık, bizleri reddedip ellerimizi boş çevirme, cümlemizi bu iltifat-ı ilâhîye mazhar eyle yarabbi!


Cenâb-ı vâcibül vücûd ve sâhibül keremi velcûd olan Allah’ımız!


Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz. Senin için namaz kılar, sana yalvarır, sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. Bütün varlığımızla sana döndük, sana bağlandık, kendimizi senin uçsuz bucaksız inayetine bıraktık, beşer acizdir, şaşar, ayakları doğru yoldan kayabilir. Hidayet senin elindedir, bütün işlerimizde senden yardım bekliyoruz,
Cümlemize lütfeyle yarabbi!


Bütün noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’ımız! Bizleri “Velegad kerremnâ benî âdem” hitabınla bütün mahlûkatın içerisinde mükerrem kıldın, çeşitli nimetleri ihsan ettin. Zatına lâyık ameller edemedik, kulluğumuzda sayısız kusurlar işledik. Ancak, rahmetine açılan kapının bu kapı olduğunu öğrendik, huzuruna bu sebeple niyaza geldik, Kudsî Hadisi’nde “Ben kulumun zannı üzereyim” buyuruyorsun, seni rahim, ğafur biliyoruz, bizleri bu kapıdan boynu bükük, eli boş döndürtme yarabbi!


Ol padişah-ı lem yezel, ol lütfu çok, kendi güzel Mevlâ’mız!


İlâhi kelamında “Vallâhü yehdî men yeşâü ilâ sırâdın müstegîm.” “Şüphesiz Allah dilediğine doğru yolu gösterir” buyurdun. Kendilerine nimet verdiklerinin yolu diye tarif ettiğin, Hz. Muhammed Mustafa’nın yoluna düştük, günahlarımızın çokluğuna bakmayarak hidayet yolunun pervanesi olduk, hidayetini diliyoruz, ümmeti Muhammed’e lütfunla kereminle ihsan eyle. Vermiş olduğun nimetlerin elimizden çıkmasından, sağlık ve dirliğimizin bozulmasından, gazaba uğramışların ve sapıtmışların gittiği yoldan, bütün dalâlet ve her türlü isyandan sana sığınıyoruz; şaşırtma bizi doğruyu söylet, sapıtma bizi Hakk’a yönelt, neşeni duyur, hakikati öğret.


Hakk sübhânehû teâlâ ve tegaddes Hazretleri!


Zât-ı ecelli âlân hürmetine, şu anda senin medh-u senân için kalem tutan eller hürmetine, seni tespih için ikrara gelen diller hürmetine, dergâh-ı izzetine uzanan, barıgâh-ı mecd-i azametine açılan eller hürmetine, aşkınla tutuşup yanan halis gönüller hürmetine, Allah Allah diyerek, mübarek ismini anan sâfi diller hürmetine, gece gündüz gözyaşı akıtan, Allah dostları âşıklar hürmetine, gönlümüzü aydınlatacak feyzine, yüzümüzü güldürecek nuruna, ruhumuzu coşturacak aşkına muhtacız, cümle ümmet-i Muhammed’e lütfeyle yarabbi!


Ey! İstediğini istediğine veren ve istediği vakit almak kudretine ve gücüne sahip olan yücelerin yücesi ulu Allah’ımız!


Kiminin başına taç giydirir, kiminin başına taş düşürürsün. Mülk senindir, saltanat senindir. İstediğine istediğini verir, istediğinden de alırsın. İstediğini alçaltır istediğini yüceltirsin. Sen her şeye kadirsin. Bizi Habib’inin hürmetine yarattın, ten kafesimize can tuzumuzu kattın, gönül odamıza iman nurunu yaktın. Bu imanla huzurunda toplandık bizleri kapından kovma.


“Men amile minküm sûen bicehâletin, sümme tâbe min bağdihî ve esleha feinnehû ğafûrun rahîm.” “Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra tövbe ederse, şüphesiz Allah, bağışlayıcı ve esirgeyicidir” buyuruyorsun. Bizleri iyilik yaptığında sevinen, kötülük yaptığında hemen pişman olup senden af dileyen seçkin kullarından eyle. Bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz bütün günahlarımızı bağışla, kusursuz ibadet ve taatde bulunmayı muktedir eyle, cümlemizi rızayı ilâhine mazhar eyle yarabbi!


Cenâb-ı Hakk ve Feyyâz-ı mutlak olan Mevlâmız!


Senin rızanı umarak okumuş olduğumuz, ruhumuzun cilası, hayatımızın ziyası, yüce kelamın Kur’an-ı Kerimi; iki cihan güneşi, başlarımızın tâcı, dertlerimizin ilacı, Ebel Kasım, Habîb-i Edîbine ettiğimiz selâtü selamları, getirmiş olduğumuz tekbirleri, tehlilleri, hamdü senaları, yapmış olduğumuz bütün hayır hasenâtı, diğer bütün ibadet ve taatlarımızı dergâh-ı izzetinde kabul eyle. Okumuş olduğumuz Kur’ân-ı Kerimin her harfine halâvet, her kelimesine kerâmet, her âyetine saâdet, her suresine selâmet ve her cüz'üne mükâfat ihsan eyle yarabbi!


Hâsıl olan manayı; evvelen bizzat, hâcâ-i kâinat, hülasa-i mevcûdat, rasulissakaleyn, imamil harameyn, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimizin; mübarek, mutahhar, aziz, latif, pak, rûhu saadetlerine arz ediyoruz, vasıl eyle. Ol menbâ-ı bâğ-i belâğat, ol mahzeni fazl-i saâdet, derdimizin dermanı, gönlümüzün sultanı, iki cihan güneşi Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’i bu Cemaat-i Müslimin’den hoşnut ve razı eyle. Cümlemizi nigâh-ı iltifat-ı Ahmed’e nail eyle. Firdevs-i âlâda ol Mustafa’yı pürvefâya ve sahib-i safâya komşu eyle. Ruhlarımızı ruh-u Muhammed’e âşina eyle. İndi Rasûlillah’da makbûliyyet ve mahbûbiyyet ihsan eyle. Âlemi dünyada ziyaretiyle, âlemi menam’da gül cemalinin müşahedesiyle, âlemi ukba’da şefaati uzmasıyla cümlemize ikram eyle yarabbi!


Evlâd-ı Rasul, ezvâc-ı tahirat, aşere-i mübeşşere, cihâr-ı yâr-ı güzin, eshâb-ı kiram, ensar-u muhacirin, tâbiin, tebe-i tâbiin, eimme-i müctehidîn, hânedân-ı ehli beyt, haseneynül ahseneyn (rıdvanullahi teâlâ aleyhim ecmaîn) hazerâtının ervâhı pak-i tayyibelerine hediyye eyledik, vâsıl eyle. Ve alel husus iş bu meclisden hâsıl olan sevabı peygamber ve insanların ilki Hz. Âdem (A.S.) dan Hz. Muhammed Mustafa(S.A.S.)’e kadar gelip geçen, gerçek sayıları senin katında malum olan bilcümle Peygamberân-ı İzam ve Rusül-ü fiham, aleyhimüsselâtu vesselam hazerâtının ve cümle ümmetlerinin ervâhı pak-ı tayyibelerine hediye eyledik, ikram eyle yarabbi!


Müfessirîn, muhaddisîn, muhakkikîn, ulemâ-i âmilîn, kurrâ-i kâmilîn, meşâyih-i vâsilîn, sulehâ-i sâlihîn, eğniyâ-i şâkirîn, fukarâ-i sâbirîn, gurebâ-i Müslimîn, evliyâ-i ârifin (kaddesellahü ervâhahüm), huffâz, tullâb ve Hz. Kur’an-ı elden ele, dilden dile, gönülden gönüle, günümüze kadar ulaştıran, cemî-i hamele-i Kur’an “Nevverallâhu teâlâ merâkidehum vecealel cennete me’vâhum ecmaîn” Efendilerimizin ervâhına ve rahle-i tedrisinden geçtiğimiz hocalarımızın ruhlarına hediye eyledik, vasıl eyle yarabbi!


Irak’ta, Filistin’de, Çeçenistan’da, Karabağ’da, Bosna Hersek’de, Keşmir’de, Doğu Türkistan’da, Afganistan’da ve daha dünyanın pek çok yerinde, insanlıktan nasibini almamış, gözü dönmüş İslam düşmanlarının zulmü altında inim inim inleyen, mukaddes saydığı değerler uğruna şehit düşen din kardeşlerimizin ruhaniyetlerine hediye eyledik, haberdar eyle.


Kur’an-ı azimüşşan’ın hürmetine, felekleri nura, melekleri sürura, âlemleri huzura kavuşturan, Habib-i Muhammed Mustafa’nın ve sevdiğin varlıkların hürmetine, ırzlarına, canlarına, mallarına ve her türlü mahremiyetlerine kastedilen bütün din kardeşlerimize yardımını esirgeme, onları muzaffer kıl, hürriyet ve istiklallerini lütfeyle yarabbi!


Hâsıl olan ücûr-u mesûbâtı, bu merasime iştirak eden kardeşlerimizin, ana baba, usul füru, evlâd-u iyal, akraba-ı müteallikatından Rahmet-i Rahman’a kavuşanların ve civarımızdaki mezarlıklarda medfun olanların cümlesinin ruhlarına hediye eyledik, vâsıl eyle yarabbi!


Velhasıl şu ana kadar âlem-i fenadan, âlem-i bekâ’ya irtihal eden, sahib-i hayır vel hasenâtın ruhlarına, vatan, millet, Hak ve hakikat için canlarını feda edip, toprağın kara bağrında kefensiz yatan, kıyamet günü kanlı elbiseleriyle haşr olacak şehitlerimizin ve gazilerimizin de ruhlarına hediye eyledik, ikram eyle yarabbi!


İsimleri unutulmuş, nesilleri kesilmiş, mübarek gün ve gecelerde bir fatiha okuyacak kimseleri kalmamış, bana da bir dua edip bağışlayan yok mu diye âhu figan ederek, ağlaşıp bekleşen, kabirlerinde nâm-ü nişanları iki taş iken, onlar da Hak ile yeksan olmuş, bilcümle kâffe-i ehli imanın ruhlarına hibe eyledik, vâsıl eyle yarabbi!


Ey merhameti nihayetsiz olan Mevlâ’mız!


Hâsseten bu merasime vesile olan mevtanın ruhunu da meclisimizden hissedar eyle. Sa’yini meşkûr, zenbini mağfur, amelini makbul, ukbâsını mamur, ruhunu mesrur eyle. Âmâl-i sâlihasını kabrinde enis ve yoldaş eyle. Taksiratını affeyle, seyyiatını hasenata tebdil eyle, dünyada çekmiş olduğu eza, cefa ve ızdırapları, günahlarına kefaret vesilesi eyle, kabrini pür nur, makamını âli eyle, ruhunu şâd eyle, mele-i âlâda ferahnâk eyle. Kabrini tevsiğ eyle, ravzatun min riyâzil cinân eyle, hufretun min huferin nîrân olmaktan muhafaza eyle. “Fe revhun ve reyhânun ve cennetü naîm” eyle, bağ-ı cinân, sümbül-ü reyhan eyle, ziyaretgâh-ı melâike-i âsuman eyle, tecelligâh-ı rahmet-i Rahman eyle, kabir azabından hıfz-u emin eyle, ilâ yevmil kiyâm istirahatını müzdâd eyle.


Meccânen yarattığın gibi, bilâ sualin velâ azabın dâhil-i cinan eyle. Ol settârul uyûb ve ğaffâruzzünûb olan Allahımız!


Âlem-i berzahta, hasbel beşer kabir azabına dûçar olanlar varsa, vahdâniyyeti ilahiyyen, samadâniyyeti sübhâniyyen hürmetine, kabir azaplarını ref’u izâle eyle. Bu meclis-i melâik-i enîsi, cümlemiz hakkında bâis-i rahmet, sebeb-i mağfiret ve vesîle-i dühûl-i cennet eyle yarabbi!


Ey bağışlaması ve ihsanı bol olan Mevla’mız!


Bütün geçmişlerimizi ve onların hali ile hâlleneceğimiz zaman bizleri; Habib’ine ettiğin salât hürmetine, defter-i âmâlimizi canib-i yeminimizden atâ eyle, iyi amelleri mîzanda ağır gelenlerden eyle, alnımıza âsi damgası vurup, rezil-ü rüsvâ eyleme.


“Yevme tebyezzu vucûhun vetesveddü vucûh.” Bazı yüzlerin ak, bazı yüzlerin kara olacağı günde; yüzü ak, başı dik, amel defteri pak olanlardan eyle.


“Rabbena ahhirnâ ilâ ecelin garîb, nücib dâğveteke ne nettebiirrusül.” Rabbimiz; bize yakın bir zamana kadar süre ver, Peygamberine tâbi olalım ve onun davetine icabet edelim, demek zorunda bırakma. Güneşin etrafı kasıp kavurduğu, insana salih amelden başka hiçbir şeyin fayda vermediği, herkesin birbirinden kaçtığı “Yevme lâ zille illâ zillî” bugün benim gölgemden başka gölge yoktur buyrulacak mahşer gününde; hakkında kudsî hadis’te “Levlâke levlâke lemâ halektul eflâk.” “Sen olmasaydın yâ Muhammet bu âlemleri yaratmazdım” ve şanında ise “Vemâ erselnâke illâ rahmetel lil âlemîn.” (Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik buyrulan; halen Medine-i Münevverede hayat-ı maneviyye ile hayy olan, Peygamber Efendimizin liva-i hamd ismi ile müsemma sancağı altında “Ve hasüne ülâike refîgâ” Bunlar ne güzel arkadaştır diye beyan ettiğin, Peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salihler ile haşr-ü cem eyle. “Ve dâhikâtün müstebşirân” Cennetlik olduklarını etrafına müjdeleyenlerin zümresine ilhak eyle yarabbi!


Sultânül Enbiya, Şefi-i rûzi ceza, Hakk’ın Habibi, halkın mahbubu’nun, ümmetî ümmetî diye Cenabı Allahtan ümmetinin bağışlanmasını dilediği ol günde “Ve segâküm rabbühüm şerâben tahûrâ” Rableri onlara tertemiz içecek içirecektir diye müjdelediğin, Hz. Peygamberin havz-ı kevserinden içen güzîde kullarından eyle, server-i âleme âşina eyle, sırat köprüsünden selâmetle, “kel bergu hatıf” şimşek gibi geçen güzîde kullarından eyle. “İnnehâ termîhim bişerarin kel gasr.” “O, kütükler kadar kıvılcımlar fırlatır” âyetinin hükmü tecelli edip, cehennemin “Hel min mezîd.” “Ateşimde yanacak başka günahkâr yok mu diye kükrediği” günde “Vemtâzül yevme eyyühel mücrimûn.” Bugün günahkârlar bir tarafa ayrılsın denildiğinde “Ferikun fil cenneti ve ferikun fisseîr.” Onlardan bir kısmı cennette, bir kısmı da çılgın alevli cehennemdedir ilâhi adaletinin gereği nar-ı cahîminden âzad eyle.


“Selâmün aleyküm dıbtüm fedhulûhâ halidîn.” “Selam size olsun, dünyada da temizdiniz, şimdi de tertemizsiniz; ebedi kalmak üzere buyurun girin buraya” denildiğinde, bu iltifatı ilâhiye mahzar olup, duhûl-u evveliyâtınla cennât-u âliyâtına dâhil olan kullarından eyle. Melâike-i Kiramın “Nahnü evliyâüküm filhayâtiddünyâ vefil âhirah. Veleküm fîhâ mâ teştehî enfüseküm veleküm fîhâ mâ teddeûn.” “Biz sizin dünya hayatında da, ahirette de dostlarınızız. Canınız neyi çekiyorsa, istediğiniz her şey sizindir” dediği; Hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir beşerin hatırına gelmeyen, namütenahi nimetlerinle ve cemal-i ilâhin ile müşerref olan kullarından eyle yarabbi!


Ey padişahlar padişahı! Ey cümle mahlûkatın Rezzak’ı! Yüce Kitabında “Vemen yettegıllâhe yec’al lehû mahrecâ. Ve yerzüghu min haysü lâ yahtesib.” “Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir” buyuruyorsun.


Hastane köşelerindeki çaresiz kullarına şifalar, dertlilere devalar, borçlulara edalar nasip eyle. Nâmurad olanları bermurad, naşâd olan ümmet-i Muhammed’i kariben handan-ü şâdân eyle. Nâhak yere mahpus olanları âzad, lütüf ve ihsanlarını müzdâd eyle. Bütün şerleri hayırlara tebdil eyle.


Vücutlarımıza sıhhat ve afiyet, rızklarımıza vüs’at, topraklarımıza bereket ihsan eyle, ticaretimizi ticareten lentebûr sırrına mazhar eyle. Min hâlin ilâ hâlin ahvâli âlemi tebdil eden Mevlâmız!


Hâlimizi esfeli halden ahseni hâle tebdil eyle. Millet ve memleketimizin saadet ve selametine, refahına, yücelmesine çaba sarf eden idarecilerimize ve devlet büyüklerimize yardımını esirgeme, yapacakları hizmetlerde kendilerini muvaffak eyle, hubb-u câh’a mahkûm eyleme, adl ile berkarar eyle, karşılarına çıkacak olan her türlü engelleri bertaraf eyle.


Ordularımızı, karada, havada, denizde, nusret-i ilahiyene makrun, daima mensur ve muzaffer eyle. Îlây-ı kelimetullah uğruna serhatlarda sebil olan atalarımızın varisi necip milletimizin, topraklarını vatansız, semalarını bayraksız, minarelerini ezansız ve gönüllerini imansız bırakma.


Gaziler ocağı, şehitler bucağı kutsal vatanımızı ilânihaye pâyidar eyle. Yüksek seciyeli milletimizi bölücü ve yıkıcı cereyanlardan muhafaza eyle. Mukaddes değerlerimize, birlik ve beraberliğimize kastedip, bizi bölüp parçalamak isteyenlere fırsat verme. “Ve yemkürûne ve yemkürullâh, vallahü hayrül mâkirîn.” Onlar tuzak kurarken Allah da onlara tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır ilâhi fermanınla, masum, günahsız insanlara karşı kurdukları hile ve tuzakları kendi başlarına mâkûs eyle yarabbi!


Ey Âd kavmini rüzgâr, Semud kavmini deprem, Nuh kavmini tûfan, Lut kavmini kasırgalarla helak eden Allah’ımız!


“Lâ yükellifullâhü nefsen illâ mâ etâhâ. Seyec’alüllâhü bağde ûsrin yüsrâ.” “Allah hiç kimseye gücünün yettiğinden başkasını yüklemez. Allah, daima bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratır” buyurdun. Altından kalkamayacağımız şeylerle bizleri mükellef eyleme. Cümlemizi görünür görünmez, belâlardan, güç yetmez, tâkat yetişmez, akla hayale gelmez beklenmedik felaket ve âfatlardan ve her türlü keder ve musibetlerden muhafaza eyle.


Kâfirin küfründen, zalimin zulmünden, fasığın fıskından, hâsidin hasedinden, câirin cevrinden, münafığın şerrinden, hilebazların hile ve desiselerinden, düşmanlarımızın gizli ve aşikâr her türlü düşmanlıklarından, şeytanlarımızın şeytanlık ve iğvalarından cümlemizi hıfz-u emin eyle, bilcümle müşkülatlarımızı hall-ü âsân eyle.


Çirkâb-ı mâsivâdan kararan yüzlerimizi, harama bakan gözlerimizi, dünya sevgisi ile harap olan gönüllerimizi, tevhid-i Yezdan ile mamur, mahzun gönüllerimizi mesrur eyle. Günahkâr olan ümmet-i Muhammed’in kalplerini nur-u tevhid ile münevver, nur-u Muhammed ile mutahhar eyle. Din-i mübin-i islâmı, nusret-i ilahiyenle teyid, beşeriyeti nuru iman ile tenvir ve tezyin eyle yarabbi!


Yâ gâziyel hâcât veyâ mücîbedde’avât! Gönüllerimizde bulunan her türlü hayırlı murad ve dileklerimizi lütfeyle.


Neslimizden gelenleri sana layık kul, Habibine ümmet eyle, nisyân ile mâlül, isyan ile meşgul eyleme, Kur’an ahlakıyla mütehallik eyle, yürek yakan acılarını bizlere çektirme, vatana bekçi, dinine hizmetçi, Müslümanlara destekçi eyle.


Âhir ve âkibetimizi hayreyle, meded-ü inayet, lütfü hidayet nasip eyle, cümlemizin kalbine İslam nûru, Kur’an hidayeti nakşeyle, habîb-i edîbine bahşeyle.


Adaletinden rahmetine sığınıyoruz, bizlere rahmetinle muamele eyle, bu meclisten bağışlanmış olarak evlerimize dönmeyi nasip eyle. Hakk’ı Hakk bilip Hakk’ın peşinden koşan, batılı batıl bilip, batıldan kaçanlardan eyle.


Korktuğumuzdan emin, umduğumuza nail eyle, doymayan göz, kanmayan ağız, kızarmayan yüzden muhafaza eyle, gurur, kibir ve riyadan berî eyle, kimsesiz bırakıp kapılardan baktırma, az verip nâmerde el açtırma, çok verip de azdırtma, dünyada mekânsız, ahirette imansız bırakma. Bizleri Müslüman olarak yaşat ve Müslüman olarak öldür, dünya ve âhiret mutluluğuna erdir, Sırat-ı Müstekîmin sadakat caddesinde koştur, bizleri bağışla da gönüllerimizi coştur, aynı ulvî dava etrafında birleştir, aramızdaki sevgi ve kardeşlik bağlarını güçlendir, ihsanınla taçlandır. Şekâvetimizi ebedî saadet ve selamete tebdil-ü tağyir eyle, kötü huylarımızı ahlâk-ı Muhammedî’ye tahvil eyle, kalplerimize ilham-ı Rabbâniyeni havâle eyle, iki cihanda affınla şâd eyle, nar'ından âzad eyle, kereminle nazar eyle, lütfunla muamele eyle, taatine mahkûm eyle, ihlâs ile amel etmeyi nasip eyle. Tevfikine refik eyle, lütfu keremine ğark eyle, salihlere ilhak eyle.


Dininde daim, yolunda kaim eyle, gönlümüze ferahlık, işlerimize kolaylık ihsan eyle, ümmeti Muhammed’in âsilerini ıslah eyle, dünyada zelil, âhirette rezil eyleme, bezm-i lâhûtî ilâhîye nâil eyle, affınla tecelli, setrinle teselli eyle. Bizi bize bırakıp, nefsimizin esiri eyleme, çirkini güzel, güzeli çirkin gösterme, içimizdeki cahillerin hatalarından dolayı bizlere azap etme. Esrar-ı Hak ve server-i âlem ile âşina eyle, razı olduğunu müjdelediğin kulların zümresine ilhak eyle yarabbi!


Ol halikul eşbâh ve kâbizul ervah olan Allah’ımız! “Küllü nefsin zâigatül mevt. Sümme ileynâ türceûn.” “Her nefis ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz” buyuruyorsun. Ömürlerimiz tamam olup azalarımız birbiriyle, elveda, elfirâk diye ağlaşıp vedalaştığı zaman, dilimiz lâl, çenemize bir hal olmadan, gören gözlerimiz perdelenip kapanmadan, son nefesimizde melâike-i kiramın “Ellâ tehâfû velâ tahzenû ve ebşirû bilcennetilletî küntüm tûadûn.” “Korkmayın, üzülmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin” hitabına muhatap olup, ölümün akılları baştan çıkaran korkularından cümlemizi muhafaza eyle. Şeytan-ı aleyhi lânenin mekrinden halâs ile sû-i hâtimelerden hıfz-u emin eyle yarabbi!


Cenab-ı Hayyul lâyemut olan Mevlâmız! Sayılı günlerimizin biteceği, ömür kandilimizin söneceği günde, sekerât-ı mevtimizi âsan ederek, gözlerimiz cenneti âlâ ve cemâl-i Mustafâ’ya nâzır-u hayrân, sağımızda Kur’an, göğsümüzde iman, fikrimizde havf-ı Yezdân; “Amellerin en hayırlısı bu dünyadan Allah’ı anarak göçmektir.” hadis-i şerifine mazhar olup, ol kelime-i tayyibe-i münciyye-i mübareke ki buyurun; (Kelime-i şehâdet) diyerek, kâmil bir iman, sâlih bir amel, aziz bir ruh ve hüsnü hâtimelerle huzuruna gelmeyi cümlemize nasîb-ü müyesser eyle yarabbi!


Ey vücudu ile mevcut, âsârı ile meşhud olan, varlığının ezelde bidayeti, ebette nihayeti bulunmayan Mevlâ’mız! Yapmakta olduğumuz âcizane fakat hâlisâne ve sâdıkâne duamızı, fahri kâinat, aleyhi ve âlihi ekmelüttahiyyat, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) hürmetine, Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere, Kâbe-i Muazzama, Ravza-i Mutahhara, Arafat ve diğer mübarek mekânlarda yapılan dualar hürmetine, “Fetekabbelehâ rabbuhâ bikabûlin hasen.” âyet-i kerimesinin sırrına mazhar eyle. Dualarımızı me’al kusur vel küsur dergâh-ı ulûhiyetinde müstecâp eyle. Yapmakta olduğumuz duamıza cân-ı gönülden iştirak edip âmin diyen bu güzide cemaati, vaad olunan ücûr-u cezire ile me’cur eyle yarabbi!


Bihurmeti Kur’an-il azim. Ve bihurmeti seyyidil mürselîn. Ve bihurmeti men erseltehu rahmeten lil âlemin. Ve bihurmeti Taha ve Yasin. Ve bihurmeti âl-i yasin. Kabûl’üddua venniyaz. Bihurmetil Fatiha!


Fikret UÇAR
fikrethoca61@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder